(190 Tıbbiyeli dergisi Mart 2018 tarihli 5. sayısında yayınlanmıştır)
Anadolu’da Alkarısı veya Alanası,
Alkızı, Albasması, Altaylar'a gittiğimizde Albız… Lohusaların ciğerini söküp,
kanını içtiğine inanılan bir tür mitolojik varlıktır. Tasviri ve kılığı yöreden
yöreye değişir. Kiminde güzel bir kadın olarak anlatılır, kiminde peri
kızları gibi saçları uzun ancak gözleri ürkütücü. Tasvir değişse de musibeti
aynıdır. Albasmasının bir iki gün süren belirtileri vardır. Bu sürede eğer
hastalık anlaşılmazsa Alkarısı annenin ve bebeğin ölümüne neden olabilir. Alkarısından
korunmak için doğum yapan kadın kırk gün kırk gece dışarı çıkmaz ve asla yalnız
bırakılmaz. Baş ucuna Kur'an asılır. Yastığının altına bıçak, makas, iğne,
çuvaldız gibi metal eşyalar yahut çörek otu, soğan, sarımsak kabuğu konulur. Lohusa
erkek elbiseleri giyer, Alkarısını kandırmak için erkek taklidi yapar bir nevi.
Alkarısı kırmızı renkten çekinir diye lohusaya al tülbent, kurdela takılır.
Lohusayı ziyarete gelenlere kırmızı renkli nöbet şekeri verilir. Alkarısı iğne veya çuvaldız batırılarak yakalanabilir.
Alkarısını yakalayan hanenin adı Albasması ocağı olur. Doğum yapan kadınlar bu
evi ziyaret eder. Bu evden kül alırlar.
Alkarısı figürü bugün hala Anadolu’da yaygın bir inanç.
Hortlak, cadı benzeri inançlardan da ön planda. Bunun temelde iki nedeni var:
birincisi maternal mortalite -ki her kadının başına gelmesi ihtimal dahilinde-
ikincisi ise doğum sonrası depresyon.
Maternal Mortalite
Maternal mortalite, Sağlık Bakanlığı tarafından gebelik
süresince veya doğum sonrası 42 gün içerisinde gebeliğin süresi ve
lokalizasyonuna bağlı olmaksızın gebeliğe bağlı veya gebeliğin ağırlaştırdığı
bir hastalık nedeniyle veya onun tedavisi esnasında meydana gelen ölümler
olarak tanımlanmakta. Türkiye’de bu oran bin canlı doğumda on dörttür.
Anne ölümleri doğrudan ve dolaylı olarak ikiye ayrılmaktadır.
Doğrudan anne ölümleri arasında %25 ile ilk sırayı kanama, %15 ile ikinci
sırayı enfeksiyon almaktadır. Bu doğrultuda baktığımızda 2014 yılı itibari ile
maternal mortalitelerin %41’inin uygun hastane koşulları ve tedavi ile
önlenebileceği Sağlık Bakanlığı tarafından öngörülmektedir. Dolaylı anne
ölümleri ise genellikle kardiyovasküler ve serebrovasküler hastalıklara bağlı
olarak meydana gelmektedir.
Türkiye’de anne ölüm oranı 1990 yılı itibari ile yüz binde 68
iken, 2008 yılında bu oran yüz binde 23’e gerileyerek anne ölüm oranını en çok
düşürebilen ilk 10 ülke arasında girmiştir.
Postpartum Depresyon
Postpartum
depresyon, doğumdan sonra bir kadında gerçekleşen fiziksel, duygusal ve
davranışsal değişimlerin karmaşık bir karışımıdır. Başlangıcı doğumdan sonraki
dört hafta içinde gerçekleşir. Her on yeni anneden birinde görülmektedir.
Tahmin edilen
majör nedeni doğum sonrası östrojen ve progesteron hormonlarındaki ani
düşüştür. Bu durum annede bazı kimyasal değişikliklere neden olur. Doğumdan
sonraki üç gün içinde bu hormonların seviyeleri hamilelik öncesi hale gelir.
Diğer nedenleri arasında da doğum eyleminin
anne için travmatik oluşu; aileye yeni, küçük, savunmasız ve tam anlamı ile
anneye bağımlı bir canlının katılması ve kadının tüm bu gelişmeler sonucunda
aile içinde yeni bir rol üstlenmesi sayılabilir. Kadında tüm bu gelişmeler
neticesinde uykusuzluk, panik, bebeği hakkında gereksiz endişe, huzursuzluk
gibi ruh dünyasındaki bozulmalar meydana gelebilir. Kadınların bir bölümünde
ise bu bozulmalar işe yaramama, değersizlik ve suçlama gibi duygulara
evrilebilir. Anne bununla birlikte bebeğine yabancılaşma, bakım vermeme
hislerine de kapılabilir; bu durum suçlanma duygusunu daha da artırarak kadının
intiharına kadar gidebilen bir paradoksa dönüşür.
Neticede, Türklerde Alkarısı
inancının oluşması ve mitolojide kendine yer bulma aşamasında nelerin
yaşandığını tahmin etmek çok zor değil. Enfeksiyon riskinin günümüzden kat be
kat fazla olduğu, kan transfüzyonunun yapılamadığı, depresyona ve psikoza
yönelik tanı ve tedavinin olmadığı çağlarda -bilimin henüz yeterli olgunlukta
olmadığı dönemlerde- annedeki tüm bu gelişmelere bir açıklama getirmek amacıyla
oluşan bu figür; bugün Türkistan’dan Anadolu’ya kadar geniş bir coğrafyada
izlerini sürdürüyor.
Kaynakça:
2. Millî Folklor, 2005, Yıl
17, Sayı 65, s67-72
3. M. Şenses ve İ. Yıldızoğlu 2002
“Sekiz Ayrı İldeki Kaynana ve Gelinlerin Loğusalık Ve Çocuk Bakımında
Geleneksel Uygulamaları”, Çocuk Forumu, 44-48.
4.
https://www.e-psikiyatri.com/dogum-sonrasi-depresyonu-26055
